Heybemize farklı tecrübeler koyma zamanı !


Sevgili okurlarım merhaba,

Mart 2023 tarihinde 10 yılı aşkın süredir 3 ayrı eğitim araştırma hastanesi projesinde görev aldığım kurumdan istifa ettim. Neden mi ? Yeni ufuklara yelken açmak için, heybemize yeni farklı tecrübeler koymak için yaptım bunu…

10 yıl dolu dolu geçti benim için, her yaraya merhem olmaya çalıştım. Yüzlerce olumsuzluk yaşamama rağmen günün sonunda devlete millete hizmet ettiğim için çekilen çile kutsaldı benim için.

2013 yılında babamı kaybetmenin acısından sonra üstüne yeni mezunken yeni bir iş buldum. O zaman ki şefim 2 kez arayıp sonuç olumlu mu diye sormamdan dolayı bu çocuğun bu işe ihtiyacı var diyerek almıştı beni işe. 2015 yılında yeni firma gelene kadar bir çok iş yaptık sektörü ufak ufak tecrübe etmeye başladım daha öğrenecek çok şey vardı.

Sonra 2015 yılında hastanede bir değişim oldu. Eski firmanın merkezine giderim derken bir gün bir telefon çaldı Uğurcan seni arayacaklar yeni firmaya geçiyoruz diye. Neyse görüşme oldu gittik görüştük işe alındık. “Seni aldık ama en ufak hatana bakar dedi !” yanlış yönlendirilen bir ağabeyimiz.

O dönem işe başlarken bütün evren karşımızda idi, sadece o dönem ki şefim yanımda idi. Zorlu fırtınalı günlerin ardından bizi tanıyan herkes bir bir elimizden tutmaya başladı. Bir sürü teşekkürler yağmaya başlayınca kırıcı sözü için özür dilemişti bey ağabeyimiz…

Artık alkışlanan bir elemandık. Bizi sevmeleri için önce tanımaları gerekiyordu…

Gel zaman git zaman dost kazığıyla da tanıştık. Benden sonra içinizden hiç biri sorumlu olamayacak ben ben ben diyordu bir dostumuz.. Ekmek verdiklerimiz aldığımız paraya kadar rahatsız olmuştu.. Yanımda sandığım ablalarım abilerim karşımda yer alıyordu artık. Üstüne hayat 2. golünü de atmıştı bana. Annemi kaybetmiştim…

Bugünleri de geride bırakıp yeni bir heyecanla 2020 yılında farklı bir eğitim araştırma hastanesinde içimizdeki yaralarla yeni bir destan yazmaya başladık. Burada da teşekkürler gelmeye başlamıştı. Üstelik eskiden gitmemize vesilen olanlar o niye gitti ki geri gelsin dönsün baba ocağına demeye başlamışlardı. Bizi tanımaya başlayan herkes dost meclisimize oturdu elimizden tuttu. Anlamayan saldırdı, mailler attı, bize karşı birlik ittifak yaptı ama doğru yolda duran her şeyin arkasında olan bir yüce yaradan vardı bunu bilmiyorlardı. Çünkü annem sen doğru dur oğlum eğri bir gün belasını bulur demişti bana. Bu söz kulağımda çınlanıyordu..

Sonra yine bir gün bir telefonla yeni yolculuğumuza başladık. Artık Özel bir hastaneye hizmet edeceğiz. Bakalım bizi neler bekliyor, deneyimleyeceğimiz neler var göreceğiz. Her ne yaşayacaksak yaşayalım gençliğimiz var, heybemize yeni tecrübeler eklemenin zamanı. Şimdi artık o yıkılmış paramparça edilmiş, hayatta 2-0 geride olan Uğurcan Bal’ın zamanı !

Bizi takipte kalın.

Sevgilerimle.

UĞURCAN BAL

Tarihin gidişatını değiştiren Zafer !


18 Mart 1915 bir ulusun kaderinin bir günde değiştiği tarih..

Koca bir imparatorluğun küllerinden yeni doğan koca yürekli insanların yaşadığı bir ülke…

Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı gün. Kutlu Zafer !

Seyit Onbaşı

275 kiloluk top mermisini tek başına kaldırarak namluya yerleştiren Seyit Onbaşı Çanakkale Zaferi’nin önemli kahramanlarındandır. Saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

Çanakkale bir halkın var oluş mücadelesinin başladığı yerdir.

Koca bir cihana bize zincir vuramazsınız dediğimiz gündür.

Koca seyitler, Nene Hatunlar gibi kahramanlarımızın var olduğu büyük bir destandır Çanakkale…

On beşlilerin bir neslin canı pahasına vatan mücadelesi verdiği yerdir Çanakkale …


Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Çanakkale Zaferi’nin 107. yılı kutlu olsun !

Soykırım yalanını Türkü gibi diline dolayanlara …


NOT : Bu yazımızı etrafa düşmanlık yaymak veya bir halka nefret söyleminde bulunmak amacıyla kaleme almadık, amacımız dilimiz döndüğünce bu konu hakkında düşünce özgürlüğü gereği fikir beyan etmektir.

Bugün ki yazımızda 1915 olayları üzerine dilimiz döndüğünce konuşacağız…

Biden ‘in siyasi bir şova dönüştürdüğü soykırım söylemi 1915 yılında Türk’ün ateşten gömlek giyerken Anadolu’da yaşanılan olaylardır.

1915 olayları olarak söylediğimiz Türk adına düşman çevrelerin ve kendini sözde hümanist addeden kişilerin (sadece görüntü olarak hümanistler, bu hümanistleri Hocalı Soykırımı konusunda fikir beyan ederken göremezsiniz) Ermeni Soykırımı olarak adlandırır.

Biden başka ülkelere sözde insanlık dersi verirken kendi ülkesinin tarihini hiç sorgulamaz. Kızılderililere yapılanlar, Kamboçya, Irak, Afganistan ve niceleri söz barış getirecekti bu topraklara ülkesi ölümden başka bir şey getirmedi..

Türk-İslam medeniyeti bir zamanlar hakim olduğu diyarlara barış hoşgörü ve bir düzen getirdi. Eğer sanıldığı gibi barbar soykırımcı bir toplum olsaydık bugün Yunanlıları, Sırpları asimile etmiş olmaz mıydık? Gerçekten soykırım yapmış olsak şuan tek bir Ermeni yaşayabilir miydi? Koskoca bir imparatorluk bunu yapmaya gücüde yeterdi bile..

Kaldı ki Osmanlı Ermenilere taba-i sadıka nişanı vermiştir. Ermeni toplumu 1915’de fitnelerle aramız bozulmadan önce ülkemizin en önemli renklerimizdendi. Ermeniler Osmanlı’nın bölünmesi için büyük oyuna getirilmiştir. Emperyalist güçler bu halkı bir maşa kullandı ve halende kullanmaya devam ediyor.

Bu coğrafyadaki halklar, Ermeniler, Türkler, Araplar ve Yunanlılar birlik olsa, birbirleriyle savaşıp çekişmese emperyalist güçlerin ne ekonomimizde ne de başka konularımızda bir etkisi olmaz.

Keşke bu ırkçılığı, bu nefreti yensek, geçmişe set çekip birlikte yaşayabilmenin yollarını arasak. Senin dedelerin bana soykırım yaptı deyip bayraklarımızı yakmasak, bu nefret bu yalanlar hiç bir halkı ileriye, muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmayacaktır.

Biz Türk gençleri olarak üzerimize düşen en büyük borç tarihimizi iyi öğrenip onu her yerde anlatmaktır. Tüm Dünya’ya Türklerin soykırımcı bir toplum olmadığını, faşistliğin kötü bir şey olduğunu anlatmamız lazım. Bu dedelerimize olan borcumuzdur. Onlar bu vatanı kolay kazanmadılar…

Yine çay içtim Baba! Yine sen yoksun !


Yine akşam vakitleri, ocakta demleniyor çayım..

Dumanı tütüyor çaydanlığımın,hasrete demleniyor çayım özleme sevdalanıyor..

Bana göre çay; huzur demek, aile demek, güven demek sen demek BABA ..

Yine çay içtim baba, yine özleme sarıldım, hayallere tutundum..

Yine çay içtim hem senin yokluğunun hem annemin yokluluğunun şerefine..

Orada da çay içiyor musun baba? Annem demli çay içme derdi hep sana …

Demli çay ve sigarayı ne çok severdin..

Şimdi orada annemde yanında mutlusun dimi ben acılar içindeyken, hasretlerle savaşırken..

Birinizin yokluğu sarmışken sokaklarımı, ikinizin yokluğuna alışmak için kıvranıyor caddelerim..

Her yudumda seninle sohbet ediyorum, çayı görünce sana olan özlemim hafifliyor baba..

Çayın kokusunu içime çekince sanki sen evdeymiş sin sanki hiç gitmemişsin gibi hissediyorum..

Çayın kokusu bana ayrı bir güven veriyor..

Çayın kokusu bana çınar ağacının gölgesinde bir soluk aldığımı hissettiriyor..

Çayın kokusu bana; yarım kalan hayalleri, tamamlanmış cümleleri, boynu bükük gülleri hatırlatıyor..

Yine çay içtim Baba! Yine sen yoktun ! Efkarlandım gittim en sevdiğin şarkıyı açtım ..

Kömür gözlüm sende sevda ne arar ?

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı özel yazım…


Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti ! Cumhuriyeti biz böyle kurduk ! 🇹🇷

94 yıl önce bugün;

Türkün ateşle imtihanı, bağımsızlıkla bitti. Yunanın helen güneşi batıp, Türk’ün Cumhuriyet güneşi doğdu. İzmir’in dağlarında çiçekler açtı, Samsun’dan bir güneş doğdu, Sivas’ta kararımızı verdik ve Sultan Ahmet Meydanında Halide’m kardeşler, evlatlar uyanın artık diyordu! Nene Hatunum cepheye bir ülkenin umutlarını taşıyordu. Koca Seyit tüm gücüyle koydu topu  gediğine ve Çanakkale geçilmez oldu tüm cihana !

Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve atalarımız; Cumhuriyet’i bu bilinç ve şuurla kurdu. Okumaya devam et “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı özel yazım…”

Cumhuriyetimizin 90. Yılı Kutlu Olsun !!! 29.10.2013


29 EKİM 1923 BİR MİLLETİN KADERİNİN DEĞİŞTİĞİ GÜN KUTLU OLSUN !!!

Onlar, kolaylıkla anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife unvanıyla başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân kalmayacak surette muhafazasının mecburî kılan bir devlet şeklinde, cumhuriyet idaresi ilân olunsa bile, onu yaşatmak mümkün değildir. 1927 (Nutuk II, S. 831)  – MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

cuhriyetin 90. yılı

 90 yıl önce bugün atalarımız bir destan yazdı…

  • Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)

 90 yıl önce bugün atalarımız bir destan yazdı...
BU GÖK KUBBENİN ALTINDA NİCE 29 EKİMLERE…

  •  Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. (1925)

ANDIMIZ NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
ANDIMIZ !!!

• Gelecek nesillerin Türkiye de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.
• Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251)
• Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır.
1923 (Atatürk’ün S.D. III, S. 71)