Koronalı zor günlerde “Psikoloji”


Koronavirüsün sosyal yaşantımızı kısıtlamasından sonra hepimiz evlere kapandık.

Bir kısmımız eve kapanırken işe gitmek zorunda olanlarımız da var..

Zor günlerden geçiyoruz ne Ramazanı tam anlamıyla yaşayabiliyoruz ne de insanlarla olan diyaloğumuz  istediğimiz gibi ..

 *Havalar da gittikçe ısınmaya başlıyor dışarıda gezilecek bir hava var  ama bizler evdeyiz bütün olumsuzluklar üst üste geldiği için psikolojimiz iyi değil. Hoş toplumca psikolojimizin iyi olduğu da söylenemez. 🙂

*Toplum, sağlık çalışanlarını alkışlıyor ama yolda formalı bir sağlık çalışanı görünce yolunu değiştiriyor 🙂

*Bu zor günlerde dostlarımızın da gerçek yüzünü tanımış oluyoruz. Bir insanı en iyi zor günlerde tanırsın demiş zaten büyüklerimiz ..

* Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!  Bakara 155. Ayette tam da bugünleri söylüyor, o yüzden her ne olursa olsun sabretmek zorundayız…

26.04.2020 Koronavirüs Dünyadaki Durumu Aşağıdaki gibidir ..

dün

*Dünyada hastalığın seyri bu şekilde iken bu süreç bittiğinde psikoloji uzmanlarını uzun mesaili günler bekliyor.

*Psikoloji bozan hareketler; Sürekli el yıkamaktan cildimizin kuruması, toplu taşımada sosyal mesafe kuralına uymayanların bize yaşattığı korku, bir de yerlere tüküren kımıl zararlıları var…

Neyse yine de bir şeylerle temas halinde ellerimizi yıkayalım. Maskemizi de takmayı unutmayalım. Evlerimizi düzenli aralıklarla havalandıralım. Sosyal mesafeye dikkaatt ! 🙂

 

Thomas More’un ÜTOPYASI üzerine ..


Sevgili takipçilerim merhaba,

Size kısa süre önce okuduğum bir kitap olan ÜTOPYA adlı eseri kendimce yorumlayacağım…

Thomas More kitabında kominist bir düzeni andıran ama halkın bir düzen içinde yönettiği, yer yer katolik inancından betimlemeler yaparak, kısmen bizim Köy Enstitülerine de benzetebileceğimiz bir yapıyı Ütopya diye isim verdiği kendi küçük adasında bizlere aktarmıştır. Thomas More, kitabında dönemin hristiyan dünyasını birlik ve beraberliğe çağırdığı da görülmektedir. Bunu eleştirisel bir dille gündeme getirmiştir. Bizde bu eleştirileri günümüz müslüman dünyasına buna benzer bir kitapla yöneltebilir miyiz? Thomas More yüzyıllar önce bu kitabı kaleme aldığında hristiyan ülkeleri birbirleriyle savaş halindeydi, günümüze bakarsak aynı durum biz müslümanlar arasında da vuku bulmaktadır. Bizimde bir Ütopya yazıp müslüman dünyasını eleştirmemiz mi gerekiyor ? Böyle bir kitap yazdık diyelim kitap kaç müslüman ülkesinde yok satar? Müslümanların kitap okuma alışkanlığını araştırsak sizce sonuç ne çıkar? Neyse konumuz müslüman dünyasının sorunları değil bunu başka bir makalemizde uzun uzadıya ele alabiliriz. Thomas More’un Ütopyasını şeriatçı diye eleştirenlerde vardır. Ayrıyetten kitapta Ütopia adasında misyonerlik çalışmaları yaptığıda görülmektedir. Thomas More dini inancına olan bağlılığı kitabına yansımıştır. Adasını katolik inançlarına göre tasarladığı görülmektedir. Bu nedenle de şeriatçı eleştirileri kaçınılmaz olmuştur.

Katolik inancına göre; dönemin kralı, ölen abisinin eşiyle evlenmek zorundadır. Bu durumu kabul etmeyen Kral başkasıyla evlenir. Ve Katolik inancına aykırı davrandığı içinde idam edilir. Thomas More’un  kitabında bu idamı savunması, dinine bağlılığının bir göstergesidir. Böylesine dinine bağlı bir insanın, tabiki de kitabını inandığı dine göre yorumlayarak yazması kaçınılmaz bir davranıştır.

Özetle Ütopia kitabını okumanızı tavsiye ederim. Eski dünya da insanların duygu ve düşüncelerini, nasıl bir ülke hayal ettiklerini öğrenmiş olursunuz. Ayrıca korkmayın!  kitap bütünüyle katolik inancının propagandasını yapmıyor …

Bugün ki kitap eleştirileri makalemden bu kadar. Gelecek makalede görüşmek üzere ..

Hoşçakalın.

Uğurcan BAL.

25 yıldan sonra olsan ne olur, olmasan ne olur …


BİR MESAJ OLSUN DİYE !!!

25 yıl sonra; uzaklarda olan, söz verip tutamayan, malesef aynı kandan olduğunuz birinin yine yapamayacağı sözler verdiği için geleceğine inanıp, güzel hayaller kurarsınız, hatalısınızdır ! Çünkü bu sizi ilk yarı yolda bırakışları değildir. Zaten en kötü gününüzde yanınızda olmamışlardır sizin, hep bir bahaneleri vardır bu tür insanların. Küçük insanlarla büyük hayaller kurarsanız üzülen siz olursunuz… Ne bekliyordunuz ki… Okumaya devam et “25 yıldan sonra olsan ne olur, olmasan ne olur …”

Çoook uzaklara gitmek ….


Yine geldi zor günler..

Gönül korkularından yoruldu çok uzaklara gitmek istiyor,

Umarsızca istemsizce arkasına bakmadan çekip gitmek istiyor,

Gel baba çık gel tut elimden al getir beni bu savaşın içinden çek kurtar,

Öyle bir al ki beni bir daha sevdiklerini kaybetme  korkusu olmadan yaşayalım sonsuzlukta, Okumaya devam et “Çoook uzaklara gitmek ….”

Mücadele ile geçen bir öğrencilik yıllarından, iş hayatına …


Sevgili takipçilerim uzun bir aradan sonra yeni yazımla sizlerleyim. Ve yeni  yazılarımla sizlerle birlikte olmaya özen göstereceğim..

Gelelim bugün ki konumuza : “Mücadele ile geçen bir öğrencilik yıllarından, iş hayatına…”

Bu yazımda, öğrencilik hayatımın enlerini paylaşarak, öğrenci kardeşlerime önerilerimi aktaracağım…

Amacım; cümlelerimle kimseyi hedef almak değil, sadece yaşanmışlıkları dile getirerek, yeni kuşaklara örnek olmak istiyorum… Okumaya devam et “Mücadele ile geçen bir öğrencilik yıllarından, iş hayatına …”

Doğru insanlar …


15622103_1238430532949979_7267109500708965091_n

Merhabalar,

Uzun bir aradan sonra yeniden yazılarımla sizler leyim. Bugün ki sorum :

-Doğru insan kimdir sizce ?

-Tanımını yapabilir misiniz?

Bence doğru insanın tanımı kişiye göre değişir. Doğru insan sizi , sizin doğrularınızla kabul eden insan mıdır ? Bence sizi, sizin doğrularınızla kabul eden insan kendinden fedakarlık yapmış insandır. En geniş tanımıyla doğru insan sizi doğrularınızdan ayırmayan hayatınıza sizin doğrularınızla devam eden insandır. Peki doğru bildikleriniz sizin için gerçekten doğru mudur? Hayatınızın belli dönemlerin de yaşadığınız olaylardan sonra doğrularınızdan hiç mi vazgeçmediniz ? Dün sizin için doğru olan bugün hala öyle mi ? Sizde doğru bildiklerinizle yaşamak sizi hayatta mutlu kılar mı? Bu doğrularınıza bir de doğru insan mı arar sınız?

Bence doğruyu bulmak için hata yapmaktan korkmayın. Unutmayın ki hata yaparak sizin için doğru olanı bulacaksınız. Doğruyu  bulmakla vakit kaybederken de hayatınızı yaşamayı unutmayın.

Çok yakında tekrar görüşmek üzere .. Hoş çakalın..

18.12.2016

-Uğurcan BAL

Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştir…


Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştir…

Merhaba Sevgili Takipçilerim,

Bugünkü yazımı etkilendiğim bir söz olan “Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştir”  cümlesi hakkında yazacağım..

İçinde bulunduğumuz dünya da durumlar hiçte iyiye gitmiyor; savaşlar, insan hakları ihlalleri, doğanın katledilmesi, iklimlerin karışması, terörizm aldı başını gidiyor. İçinde bulunduğumuz coğrafya adeta düğüm olmuş durumda asırlardır süren düşmanlıklar haritaların değişmesine doğru gitmekte..

Dünya’nın durumu ortada peki biz dünyayı değiştiremez miyiz ?

Bence dünya iyiler için bir cehennemdir değişmesi olanaksız görünüyor. Dünya da durumlar kötü diye hayata küsmekte gerekmiyor. Dünya içinde bir dünya kurabiliriz, böylece Dünya’nın bu durumundan biraz da olsa kaçmış oluruz.

Yani kısaca demek istediğim; hayat  sizin için çekilmez olabilir. Bu çekilmezliğin içinde kendinize ait bir yaşam kurun ve önünüze bakın. Son olarak geneli değiştirmek sizden çok şey alır getirir, siz kendi dünyanızı değiştirin ve yolunuza devam edin.

MEVLANIN SÖZÜ

Uğurcan BAL

Ne Zaman Çay İçsem …


Ne zaman çay içsem…

Aklıma Babam gelir…

Onun kahkahalarıyla çınlayan o güzel evimiz gelir.

Onun varlığının hissettirdiği o güven duygusu gelir.

Ne zaman çay içsem babamla içtiğim o çayın kokusunu ararım içtiğim tüm çaylarda…

Ne zaman çay içsem babamın o çay gibi sıcak sohbeti gelir aklıma,

Her yudumda çocukluğumu özlerim, bir gün benim de bir babam olduğu gelir aklıma,

Ne zaman çay içsem senin yokluğunun acısını hissederim bu kuş kadar ürkek kalbim de .

Ne zaman çay içsem babamın kokusu gelir sevgiyle bakan o güzel gözleri gelir..

Her çay içişimde geleceğe dair hayallerim gelir o hayallerle birlikte yıkılan umutlarım gelir..

Her yudumum da şu yetim başım gelir aklıma sensiz ve kimsesiz başım ….

Ne zaman çay içsem benim için artık biten o bayram günleri gelir..

Ne zaman çay içsem hüznünü yaşadığım, pişmanlıklarım gelir…

Pişman olduğum o kadar çok şey var ki aklımda ki düşünceler beynimi kemiriyor kalbim çok acıyor Baba !!

Ne zaman çay içsem kapı çalacak ve sen gelecekmişsin gibi, her korna sesinde cama çıkıp seni görecekmişim gibi hissediyorum..

Ne zaman çay içsem annemi eve bağlamak geliyor içimden  o da senin gibi gitmesin diye korkularım o kadar fazla ki….

Ne zaman çay içsem içtiğim çay öyle bir yaksın ki dilimi senin yokluğunun acısını hissetmesem diye düşünüyorum..

Baba ne zaman çay içsem seni bir daha göremeyecek olmanın hüznü geliyor aklıma yutkunamıyorum,,

Ne zaman çay içsem insanlardan gözlerimi kaçırıyorum kimse görmesin gözlerim feryat ediyor sen yoksun diye …

Ne zaman çay içsem belki bir gün çıkıp gelecekmişsin gibi hadi bir bardakta bana dök diyecek mişsin gibi hissediyorum.

Ne zaman çay içsem …..

Uğurcan BAL

Şu Hayatta “Annem” …


Şu hayatta kimim kaldı senden başka,
Şu hayatta beni senden başka fedakarcasına sevecek kim var,
Şu hayatta ayağıma taş takılsa yüreği senin gibi yanacak kim var,
Şu hayatta bebekken nefes alışlarımı takip eden kim var,
Şu hayatta yüzüme bakınca neler hissettiğimi anlayan kim var “ANNE” …. bir sen varsın artık şu yetim dünyamı aydınlatan …

– Uğurcan BAL

Hiç unutulmayacak tek yüz, anne yüzüdür. - Hz. Muhammed ( s.a.v. )
Hiç unutulmayacak tek yüz, anne yüzüdür.
– Hz. Muhammed ( s.a.v. )

“Yangın” adlı şiirim …


YANGIN

Sandalyede oturuyorum,Camdan dışarıyı izliyorum,

Hayatım viran olmuş,

Yüzümde yangından bir iz,

Yüreğimde ise yangından bir sis var.

Sadece yangını düşünüyorum.

Ölenleri, kaçanları ve yaşayanları

Gözümün önünde hayatım film şeridi gibi geçiyor.

Ölenler benim arkadaşlarım,

Kaçanlar düşmanlarım,

Yaşayanlar ise benim gibiler…

Ölmüşten hiç bir farkımız yok

Elimde yangından hatıra, bir köstekli saat var

Aradan yıllar geçiyor…Ben yine sandalyede oturuyorum.

Oturmuş dışarıyı izliyorum.

Yangından kaçanlara bakıyorum

Çoluk çocuğa karışmışlar

Yaşayanlar ise benim gibiler

Bir apartman dairesinde ki camdan

Hayata bomboş bakıyoruz

Sonra bir fırtına kopuyor

Yaşayanlarla birlikte tüm canlılar

Hayata gözlerimizi yumuyoruz

Geriye sular altında kalmış

Bir dünya bırakıyoruz…

(BU ŞİİR ” UĞURCAN BAL ” TARAFINDAN YAZILMIŞTIR..)

– Bu şiiri ilkokulun son yıllarında kaleme almıştım. Umarım çok beğenirsiniz. Sözler tamamen benim o zaman ki ergen dünyama ait ….