Soykırım yalanını Türkü gibi diline dolayanlara …


NOT : Bu yazımızı etrafa düşmanlık yaymak veya bir halka nefret söyleminde bulunmak amacıyla kaleme almadık, amacımız dilimiz döndüğünce bu konu hakkında düşünce özgürlüğü gereği fikir beyan etmektir.

Bugün ki yazımızda 1915 olayları üzerine dilimiz döndüğünce konuşacağız…

Biden ‘in siyasi bir şova dönüştürdüğü soykırım söylemi 1915 yılında Türk’ün ateşten gömlek giyerken Anadolu’da yaşanılan olaylardır.

1915 olayları olarak söylediğimiz Türk adına düşman çevrelerin ve kendini sözde hümanist addeden kişilerin (sadece görüntü olarak hümanistler, bu hümanistleri Hocalı Soykırımı konusunda fikir beyan ederken göremezsiniz) Ermeni Soykırımı olarak adlandırır.

Biden başka ülkelere sözde insanlık dersi verirken kendi ülkesinin tarihini hiç sorgulamaz. Kızılderililere yapılanlar, Kamboçya, Irak, Afganistan ve niceleri söz barış getirecekti bu topraklara ülkesi ölümden başka bir şey getirmedi..

Türk-İslam medeniyeti bir zamanlar hakim olduğu diyarlara barış hoşgörü ve bir düzen getirdi. Eğer sanıldığı gibi barbar soykırımcı bir toplum olsaydık bugün Yunanlıları, Sırpları asimile etmiş olmaz mıydık? Gerçekten soykırım yapmış olsak şuan tek bir Ermeni yaşayabilir miydi? Koskoca bir imparatorluk bunu yapmaya gücüde yeterdi bile..

Kaldı ki Osmanlı Ermenilere taba-i sadıka nişanı vermiştir. Ermeni toplumu 1915’de fitnelerle aramız bozulmadan önce ülkemizin en önemli renklerimizdendi. Ermeniler Osmanlı’nın bölünmesi için büyük oyuna getirilmiştir. Emperyalist güçler bu halkı bir maşa kullandı ve halende kullanmaya devam ediyor.

Bu coğrafyadaki halklar, Ermeniler, Türkler, Araplar ve Yunanlılar birlik olsa, birbirleriyle savaşıp çekişmese emperyalist güçlerin ne ekonomimizde ne de başka konularımızda bir etkisi olmaz.

Keşke bu ırkçılığı, bu nefreti yensek, geçmişe set çekip birlikte yaşayabilmenin yollarını arasak. Senin dedelerin bana soykırım yaptı deyip bayraklarımızı yakmasak, bu nefret bu yalanlar hiç bir halkı ileriye, muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmayacaktır.

Biz Türk gençleri olarak üzerimize düşen en büyük borç tarihimizi iyi öğrenip onu her yerde anlatmaktır. Tüm Dünya’ya Türklerin soykırımcı bir toplum olmadığını, faşistliğin kötü bir şey olduğunu anlatmamız lazım. Bu dedelerimize olan borcumuzdur. Onlar bu vatanı kolay kazanmadılar…

Alın terinin ve Liyakatin günü “1 Mayıs” Kutlu Olsun !


Her sene vurguladığım gibi bu sene de altını kalın çizgilerle çiziyorum .Liyakat diyorum ! İşin ehline teslim edildiği, liyakatin pusula sayıldığı günlere olan inancımız devam ediyor. Gelişmiş güçlü ve kimseye bağımlı olmayan üreten bir ülke olmak istiyorsak, liyakate uymaktan başka seçeneğimiz yok. Liyakatli nesiller yetiştirmek zorundayız.

İşçinin alın teri kurumadan emeğinin karşılığını aldığı ve çocukların yatağa aç girmediği, ebeveynlerin bugün çocuğumun karnını doyurabilecek miyim? Korkusu yaşamadığı eşitlikçi ve özgür bir dünya hayal ediyorum bu özel günde…

Bu güzel günü kutlarken Soma Faciasında hayatını kaybeden 301 emekçi maden işçisi abilerimizi saygı, sevgi, rahmet ve minnetle anıyorum. Dilerim ki bir daha bu tür acıları yaşamayız. Ayrıca çağımızın pandemisi olan Covid Hastalığında hayatını kaybeden tüm sağlıkçı meslektaşlarıma da Allah’tan rahmet yakınlarına baş sağlığı dilerim. Dilerim bu zorlu günler çabucak geçsin.

Tüm iş kazasında hayatını kaybeden emekçi kardeşlerimi saygıyla anıyorum. İş sağlığı ve güvenliğinin de önemli olduğunu belirterek yazımı burada aşağıdaki cümleyle sonlandırıyorum..

1 Mayıs Emek, Dayanışma ve İşçi Bayramı Kutlu Olsun !!!

En karanlık gecenin ardından “Doğan Sabaha bir not !”


Öyle anlar gelir ki insan en sevdiğini, kalbinin yarısını ölüme teslim etmeyi, için için yana yana kabullenir…

Yaradan’a kul olmanın gereğidir bu, ondan gelene teslim olmak, kendini bu eşsiz acının kollarını bırakmak, zangır zangır bağırırken ruhun …

Bu eşsiz bucaksız kainatta bir mercimek tanesi kadar küçük gözüken insanın, gücü yetmez göklerden gelen bu ilahi karara …

Yüce Allah her yerdedir bir nefes kadar yakındır bize fakat insan hep göklere bakarak arar o Yüce Kudreti o aşkı !

Bak işte o en karanlık gecenin ardından yine kahredesi bir sabah oldu. Doğan güneş ay gibi parlıyor ama eskisi gibi ısıtmıyor kalbimi, ruhum acı çekiyor, zihnimin çığlıkları sağır edercesine saldırıyor bana..

Dudaklarım susuyor ama sadece bu isteği bastırmak için su içiyorum içtiğim suyun bir tadı yok eski heyecanı kalmadı hiç bir şeyin, soğuk ölümün kollarına bırakmak isterken buluyorum kendimi …

Gün yüzü görmeyen gözler de keder, özlem ve hasret var. Doğan sabaha hep bir tepkili, hep bir nefret dolu bu düşünceler..

Vefasızlıklarla ve çıkarcılarla dolu bu düzene tahammülü yok artık bu adamın, sessizce uzaklaşıyor böyle ortamın insanlarından …

Gölge etmesinler yeter ki gözleri olmasın terk etsinler bahçemi kurumasın güllerim.. Nehirlerimi kurutanların bahçeleri bahar görmesin, dallarına kuşlar konmasın diyor Dünya, bize hınç dolu san ki, bir küçük virüsle hıncını alıyor çaresiz soğuk tatsız günlerden geçiyor insan oğlu san ki uzun tatsız bir gecenin içinde gibiyiz. Ama mutlaka yine sabah olacak yine gün doğacak güzel günler göreceğiz diyemiyorum ki çünkü içimde buna karşı bir umut yok belki varda kendimden bile gizliyorum..

Tarih : 01.05.2021 Saat 01:30