Çin’de Gizlenen Türk Piramitleri “Bilinmeyen Türk Tarihi”


Biliyor muydunuz?

Dünya etrafında bir çok piramit var. Bunların içinde en meşhur olanı Mısır piramitleridir. Çin’deki Türk piramitlerinden bahsetmeden önce gelin Dünya’nın diğer bölgelerindeki piramitlerin isimlerini sayalım..

İtalyan piramitleri (Etrüskler tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.) Yunan Piramitleri, Kanarya Adaları Piramitleri, Sicilya piramitleri, Sudan Piramitleri, Avustralya Piramitleri (Avustralya’nın bilinmeyen tarihi olarak adlandırılıyor). Bosna Hersek Piramidi (2005 yılında bulundu. Halen içinde enerji bulunmaktadır.Tarihi sil baştan değiştirebilecek bir piramittir.) Sümer Piramidi (M.Ö. 4500 yılında yapılmış), MayaAztekİnka piramitleri..

Gelelim Çin’deki Türk Piramitlerine …

Çin’in Xi’an Kentinde bulunan Türk Piramitleri büyük bir gizlilik içinde saklanmasına rağmen, uydudan ve Çine gelen yabancılar tarafından fotoğraflanmıştır.

Xİ’AN şehrindeki Türk Piramidinden bir görünüm

Toplam olarak 100 adet piramit olduğu bilinmektedir. En büyüğü 300 metre civarındadır. Dünya’nın en büyük piramitidir.

Çin Hükumeti belli olmasın diye bu piramidin üstüne yaprakları hiç dökülmeyen ağaçlardan dikmiştir. Bu piramitler araştırılırsa Türklere ait olduğu ortaya çıkacağından ciddi anlamda saklanmaktadır.

300 metre yüksekliğinde olan Dünya’nın en büyük bu piramidine “Beyaz Piramit” adı verilmektedir.

Araştırmaya izin verilemediği için tahmini olarak M.Ö. 2500 yıl önce yapıldığı tahmin edilmektedir.

Uygur Türkleri veya Ön Türkler tarafından yapıldığı düşünülmektedir.

Beyaz piramidi ilk gören Amerikalı bir pilottur. 2. Dünya savaşı sırasında Hindistan’dan Amerika’ya uçuş yaparken bu gizemli piramitleri görüp fotoğraflamıştır. Yıl:1957

1994 yılında ise Alman arkeolog Hartwick bu piramitlere giderek bir çok fotoğraf çekmiştir. Bu fotoğraflara Çin tarafından el konulmuştur. Fakat Hartwick daha sonra gördüklerini bir yazıya dökmüştür.

Yazısında bu piramitlerin Çin kültürü ile uzaktan yakından bir bağlantısı olmadığını Ön Türklere ait olduğunu belirtmiştir.

*Bu Piramitlerdeki mumyaların Mısır’daki mumyalardan daha iyi mumyalanmış olduğundan bahsetmiştir.

*Bu piramitlere girmek Çin tarafından yasak olsa da Çinli köylülerin bu piramitlere girip yağmalama yaptığını yazısında belirtmiştir.

*Bazı piramitlerin bakımsızlıktan kötü duruma geldiğini görmüştür.

Xi’an kenti eski Uygur imparatorluğu toprakları içerisinde yer almaktadır.Doğal olarak bu piramitler Türklere ait olduğu kesinlik kazanmaktadır.

Bu piramitlerin içinden çıkan mumyalar Dünya’nın en güzel korunan mumyası olarak nitelendirilmektedir.Mısır mumyalarından daha eski olduğu ve Mısır’dakinden daha iyi bir şekilde mumyalandığı görülmektedir.

Böylece Mısırlıların mumyalama tekniğini Türklerden öğrendiği ön görülmektedir.

Bu iyi saklanan mumyaya Lolan güzeli adı verilmektedir. Yukarıdaki resimleri incelersek bu mumyanın kızıl saçlı, küçük burunlu, kalın dudakları ve uzun boyuyla kesinlikle Çinlilere benzemediğini görmekteyiz. Bölgede bulunan tek mumya Lolan güzeli değildir. Bir çok mumya bulunmuştur.

Lolan güzelinin üzerinde Ameliyat izleri de bulunmuştur. Dünya’nın ilk ameliyatı olarak dile getirilmiştir. Lolan güzelinde at kılından yapılmış ameliyat dikişleri bulunmuştur.

Bu piramitlerin duvarlarında Ay ve Yıldız simgeleri de bulunmuştur.

Ülkemizde malesef tarihini bilmeyen bazı yazarlar bu piramitlerin Çinlilere ait olduğunu ileri sürmektedir. Bununla ilgili Ön Türk araştırmacısı olan Kazım Mirşan’ın araştırmaları büyük önem taşımaktadır.

Bugün en şiddetli özlemlerin günü ANNE !


Yanı başımda otursan, başımı dizlerine koysam, elini özleyen saçlarımı şöyle bir okşasan ANNE !..

Dertler kapımda birikmiş, ama yanımda sen olsan ANNE !

Yarın işe gittiğimde telefonum çalsa, arayan sen olsan ANNE !

Bir daha kokunu koklayamayacak olmak ne acı, sana sarılamayacağımı bilmek kahrediyor beni ..

Bu sefer kaybettim, bu sefer yenildim ANNE ..

Sende gittin bittim ben , tükendim ANNE ..

Yokluğunla savaşmak çok yoruyor ANNE beni …

İşten eve geliyorum yine sen yoksun ANNE, bana şefkatli ve meraklı gözlerle bakıp yine sende bir haller var oğlum diyen yok ANNE..

Özlüyorum ben anne öyle bir özlüyorum ki yüreğim çığlık çığlığa bu çığlıklar sağır ediyor kulaklarımı…

Sen gittin kimseyi sevemiyorum ANNE! Herkesten her şeyden nefret etmek istiyorum …

En çokta özlemekten nefret ediyorum. O özlemek varya o özlemek, burnumun direklerini sızlatıyor, göğüs kafesimi ağrıtıyor..

Anne senin babaanne olduğunu göremeyeceğim, ben nasıl bir baba olacağım anne senden nasıl fikirler alacağım ?

Yeni bir yola girdiğimde kimden destek alacağım ANNE !

Düştüğümde kim kaldıracak beni düştüğüm yerden.. Sen bunu da yaparsın bunu da başarırsın diye kim söyleyecek ?

Hani sevdiğim kıza mısır keşkeğini yapmayı sen öğretecektin ANNE …

Sana yine kavuşabilecek miyim ANNE ?

Beni kışlaya uğurlarken duygulanan gözler nerede ANNE ?

Köpek gibi özlüyorum ANNE, ateşler içinde yanarak özlüyorum ..

Peygamber efendimiz, Hz. Muhammed (S.A.V.) oğlu öldüğünde, oğlunu kucağına alıp mezarlığa doğru dönerek, “Ey mezarlık! şu yüreğimdeki acı sende olsa ikiye parçalanırdın!” demiş.Acısını böyle anlatmış ANNE.. Benimde yüreğim acıyor ANNE benimde…

Sana sarılmak , sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum ANNE ..

Hayal kurmak , umutlarla yaşamak istemiyorum ANNE. Çünkü bütün hayallerim boynu bükük kaldı ANNEM..

Ben hiç mutlu değilim ANNE bu sefer hiç umutlu değilim..

Çığlık çığlığa bağırıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum.

Hayat devam ediyor! Alışacaksın gibi sözlerin beni kandırmasından nefreeet ediyorum nefreeet !!

Ne sensiz alışılıyor ne de sensiz hayat devam ediyor, mış gibi yapıyor sadece.

Sevgin bende öyle büyük, öyle kutsal ki ANNE !

Özlemine alışmak zorundayım biliyorum yine devam etmek, yaşamak zorundayım…

Çaresizce geçiyor günlerim bu koronadan dolayı mezarına bile gidemiyorum seni özlüyorum ANNE…

Sen küçükken nefesimizi kontrol edermişsin ya ANNE, benimde senin nefesini kontrol ettiğim çaresiz günlerim oldu. Çaresizce gidişini izledim, sustum bu bedbaht günlerin bitmesini bekledim..

Çaresizce bakıp hakka yürüyüşünü izlemek bu yürüyüşü kabullenmek ne acı anne. Sırf ebeveynlerin mi için yanar çocuklarına ANNE, çocuklarında yanar içi, için için yanar hemde …

Özlem ve Sevgiyle Güzel ANNEM …

Yine çay içtim Baba! Yine sen yoksun !


Yine akşam vakitleri, ocakta demleniyor çayım..

Dumanı tütüyor çaydanlığımın,hasrete demleniyor çayım özleme sevdalanıyor..

Bana göre çay; huzur demek, aile demek, güven demek sen demek BABA ..

Yine çay içtim baba, yine özleme sarıldım, hayallere tutundum..

Yine çay içtim hem senin yokluğunun hem annemin yokluluğunun şerefine..

Orada da çay içiyor musun baba? Annem demli çay içme derdi hep sana …

Demli çay ve sigarayı ne çok severdin..

Şimdi orada annemde yanında mutlusun dimi ben acılar içindeyken, hasretlerle savaşırken..

Birinizin yokluğu sarmışken sokaklarımı, ikinizin yokluğuna alışmak için kıvranıyor caddelerim..

Her yudumda seninle sohbet ediyorum, çayı görünce sana olan özlemim hafifliyor baba..

Çayın kokusunu içime çekince sanki sen evdeymiş sin sanki hiç gitmemişsin gibi hissediyorum..

Çayın kokusu bana ayrı bir güven veriyor..

Çayın kokusu bana çınar ağacının gölgesinde bir soluk aldığımı hissettiriyor..

Çayın kokusu bana; yarım kalan hayalleri, tamamlanmış cümleleri, boynu bükük gülleri hatırlatıyor..

Yine çay içtim Baba! Yine sen yoktun ! Efkarlandım gittim en sevdiğin şarkıyı açtım ..

Kömür gözlüm sende sevda ne arar ?

Adil ve Liyakatli “1 Mayıs”


Bugün işçinin günü, bugün bitmeyen umutların, emeğin, ekmeğin günü …

Bugün liyakatin günü diyebilsem keşke, iş hayatında adaletin olduğundan bahsede bilsem keşke.. Ama unutmayın! Allah’ın, adaleti günün sonunda her zaman tecelli edecektir. O yüzden üzülmeyin,inadına gülümseyin 🙂

İş hayatında bir yerlere gelebilmek için işi bilmek önemli değil, padişahım çok yaşa demeyi bilmek gerekiyor bazen…

Günümüz iş hayatında, işi bilmekten ziyade süslü havalı cümlelerle kendini pazarlaman önemli olan…

Bir yerlere gelebilmek için işi öğrendiğin insanların da üstüne basıp geçmen gerek…

İşçi olmak demek, Soma da yerin kilometre altında kömür çıkarırken ölmek demek,

İşçi olmak demek, Çocukların evde tok yatsın diye kendin  aç olabilmek demek,

İşçi olmak demek, alın teriyle tırnaklarınla kazmak demek toprağı,

İşçi olmak demek, aslanın midesindeki ekmeği çıkarıp oradan almak demek…

İşçi 8 yaşında bir kız çocuğu, işçi 22 sinde bir anne, işçi emekli bir polis memuru ..

İşçinin gözlerinde ekmeğinin derdi, heybesinde çocuklarına sevgi..

İşçi olmak; tarlada toprağa hayat ekmek, doğumhane de hayata merhaba dedirtmek, kara tahtanın önünde öğrencilerine ışık olmak demektir.

İşçi bir ülkenin bağımsızlığı,özgürlüğüdür.Emek olursa özgürleşirsin, güçlenir söz sahibi olursun.

Daha Adil, Liyakatin olduğu yarınlara inanmanın umuduyla …